3 Kasım 2013 Pazar

gürcistan 2


İlk kaldığımız hostel Kostava caddesindeki Tblisi Budget Inn'di. Aslında hostel konusunda çok araştırma yapmadan bir arkadaşımızın tavsiyesiyle gittik. 2.ci günün sabahı 8,30 da hostelden ayrılıp yola vurduk kendimizi. Gürcülerin bizim anladığımız tarzda bir kahvaltı alışkanlıkları yok, bundan dolayı kısa bir araştırmadan sonra Rusteveli caddesi üzerindeki Shkhara diye bir mekana girip haçapurilerimizi söyledik. Yemekleri yedikten sonra Eski Şehir civarından gezmeye başlamak üzere Rustaveli üzerinden Eski Şehir'e doğru vurduk tabanvaya. Rustaveli caddesi için Tiflis'in en gösterişli caddesi diyebiliriz. Sovyet döneminden kalma güzel binaların bir çoğu bakımdan geçirilmiş. Cadde üzerinde bir çok müze, tiyatro, kilise,sinegog ve görkemli parlamento binası var. Sadece bu cadde üzerinde bile gezerek Tiflisi gezdik diyebilirsiniz.






Eski Şehir'i gezmeye sülfür hamamlarının olduğu(bir türlü gidemesekte) bölgeden başladık. Hamamların hemen yukarısında dar sokakların arasında mimarisi alışkın olduğumuz gibi olmayan bir cami bulunmakta. Sanırım azerilerin sık kullandığı bir cami ve denilene göre sünni ve şiilerin birlikte ibadet edebildikleri dünyadaki tek cami burasıymış. Birazda yukarıya çıkınca ayakta kalan surlara ulaştık. Tiflis' kuşbakışı bakmak için en uygun yerlerden biri burası Bu surların hemen arkasında Aziz Nikolas Kilisesi ve Az ilerde Kartlis Deda heykeli var. Bir elinde kılıç diğer elinde şarap çömleği olan bu kadın heykelinin anlatmak istediği Gürcülerin hem düşmanlarına karşı direnişçi hem de konuksever olduğunu anlatmakmış.  








Biraz Tiflis manzarası seyrettikten sonra yine yola vurup Erekle II sokağına geldik. Burada biraz dinlenip bir iki bira içtiktikten sonra Mtkvari Nehrinin karşısına geçtik.




Nehrin karşısında ilk göze çarpan Metekhi kilisesine gittik. Kilisenin bahçesinde Kral Vakhtang Gorgasali'nin görkemli heykeli bulunmakta. 5. yüzyılda yapılmış bu  kiliseye girdiğimizde ayin yapılıyordu, çok rahatsız etmemek için içini çok inceleyemedik. Daha sonra 2004 yılında sovyet sonrası yapılan Tiflisin en büyük katedrali olan Tsminda Sameba'ya gittik. Katedrali bir tavaf ettikten ve civarında biraz dolaştıktan sonra tekrar nehrin karşısına geçtik.   







Bir dondurma yiyip Moulin Electrique adlı kafe de birer tane kahve içtikten sonra tekrar kendimizi yola vurduk ve Rustaveli üzerinden biraz daha gezip hostele doğru yol aldık. 







Akşam üzeri hostelde biraz dinlendikten sonra Tiflis'e yeni gelen Alican'larla buluştuk ve Tiflis'in en sevdiğim mekanı olan Cafe Kala'ya gittik.Gerek ortamı gerek yemekleri,içecekleri gerekse garsonlarının mükemmelliğiyle bana kalırsa muhteşem bir caz bar. Gürcistan'da yemek içmek bizim memlekete göre çok ucuz olduğundan bu kadar kaliteli, hiç bir şeyi yemeden içmeden denemeden çekinmediğimiz bir akşam için verdiğimiz para gerçekten çok azdı. Odjakhuri ve ismini tam bilmediğim tavuk ciğerinin narlı yapılan servisi muhteşem. caz müzik eşliğinde biraz sarhoş olduk ve zavallı kardeşim Halim sıkı bir muhabbete girdiği gürcü kardeşlerimize o gün aldığımız şapkasını kaptırdı. Zor ama muhteşem bir gündü :) 







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder